30 Kasım 2013 Cumartesi

Kahve

Sıcak birşeyler içerken bir işe daha fazla odaklanabiliyorum. Ya da mola vermek istiyorsam bir kahve içme zamanı kadar mola veriyorum. Hem kendime  zaman kısıtlaması koymuş oluyorum hem de motivasyonum artıyor. Ayrıca muhabbetin yanına gerçekten çok iyi gidiyor. Üstelik bir hobi tutkununun hobisini yaparken kahve yudumlaması gerekebilir...Bu yüzden çay ve kahve hayatımda çok önemli bir yere sahip. Ben de zamanla inceliklerini öğrendim. İlk önceleri herkesin neskafe dediği çözülebilir hazır kahveyle başladım. Sade içemiyorsanız ve dışarıdaysanız her yerde süt bulunamadığı için mecburen kahve kremasıyla içmeniz gerekiyor. Kahve kreması dediğime bakmayın, aslında adı kahve beyazlatıcısı, içerisinde bir çok katkı maddesi bulunan bir toz. Kahvenin tadını iyi yapıp yapmadığı tartışılır, ama benim tercihim ısıtılmış az miktarda sütten yana. Herkesin ailesinde Almanya'da yaşayan ve arada bir gelip size hediyeler getiren uzak akrabaları vardır sanırım. Bizim de vardı, bir kere otel kahvaltılarındaki tek kişilik reçel kapları kadar ambalajlarda kahve kreması getirmişlerdi. Yoğun süt kıvamında bir sıvıydı, ben de neskafeme bundan koydum, kahvem inanılmaz lezzetli oldu. Hala o tadı arıyorum, başka bir markasını buldum ama o tadı alamadım. Çözülebilir hazır kahvelerle ilgili lezzet arayışım daha öteye gitmedi.
 Kahve çekirdeklerinin sıcak suda eriyebilir hale gelebilmesi için bir çok işlemden geçmesi gerekiyor. Bu da kahve gibi doğal bir ürünü katletmek demek oluyor. Üstelik gereksiz bir sürü katkı maddesini de bünyenize almış oluyorsunuz. Bu yüzden uzun süredir filtre kahveye yönelmiş durumdayım. Üstelik tadını da çözülebilir kahvelerden çok daha iyi buluyorum. Ancak filte kahvelerdeki kafein miktarı çözülebilir kahvelere göre daha fazla. Yani neskafe içip uykuya dalan biriyken, filtre kahveyle bunu denerseniz uykusuzluk problemi yaşayabilirsiniz. Ama kafeine de zamanla alışılınıyor. Birkaç geceden sonra rahat uyumaya devam edebilirsiniz. Üniversitede duyusal analiz dersi için Starbucks'a kahve tadımına gitmiştik. Orada da kahveyle ilgili benim çok hoşuma giden bir bilgi paylaşmışlardı. Kahvelerdeki aromalar, kahve ağaçlarının bulunduğu bölgedeki diğer bitkilerin aromalarının kahve çekirdeklerine geçmesi sayesinde oluyormuş. Bu sayede çok farklı tatlardaki kahveler mevcut. Kahve çekirdeklerinin kavrulma süresi de kahvenin sertliğine sebep olan etmenlerden. Ayrıca kahve çekirdeklerini çok ince çektirirseniz bizim türk kahvesini elde etmiş olursunuz. Biraz daha iri çekilirse de filtre kahve kıvamında kahveniz olur.
Son olarak kendi  filtre kahve yapma tarifimi veriyorum. Filtre kahvemi Tchibo'dan her seferinde 100 gr taze olarak alıyorum. Bir çok çeşidi var, deneyerek en sevdiğinizi bulabilirsiniz. Fiyatları da uygun, lezzetli de.  Tek kişilik yapmak için 2 tatlı kaşığı filtre kahveyi french presse koyun. Üzerine kaynattığınız ama 3-4 dakika beklemiş bir kupa kadar suyu koyun (yaklaşık 70°C). 3-4 dk beklememizin sebebi kaynar suyu boşalttığınız zaman kahve çekirdeğindeki yağları yakabilirsiniz, bu da kahvenizin tadını bozar. Suyu koyduktan sonra da 4 dk. demlenmesi için bekleyin. Daha sonra french pressi bastırın ve kahvenizi bardağınıza koyun. Filtre kahveyi sade olarak rahatlıkla içebilirsiniz. Çözülebilir kahveler gibi sert olmazlar ama yine de yanına ısıtılmış süt hazırlarsanız mükemmel kahvenizin kıvamını yakalayabilirsiniz. Yanına da güzel bir çikolata ya da tatlı iyi gider...

29 Kasım 2013 Cuma

3 Oyun: Go, Tangram ve Origami


Uzakdoğu kültürü gerçekten bizim kültürümüze göre çok farklı. Çok güzel hobileri var, üstelik bunları tüm dünyaya da tanıtıyorlar, biz de faydalanıyoruz tabi. Ben 3 farklı oyundan bahsedeceğim, ancak bu oyunlarla ilgili çok kısa bilgiler verebileceğim, detaya inemedim, ilgilenenler için piyasada bu oyunlara yönelik bir çok imkan var. İlk önce go oyunundan bahsedeceğim. Diğer adı Çin satrancı. Benim bu oyunla tanışmam onunla çok önceden tanıştığımı farketmemle başladı. Meğer okulda dersten sıkılınca bunu oynuyormuşuz. Adına da nokta oyunu diyorduk sanırım. Oynamak için sadece kareli bir kağıt, bir arkadaş iki de farklı renkte kalem gerekli. Karelerin köşelerine sırayla noktalar koyarak oynuyorsunuz. Çapraz ve yan hareket etmeye izin var. Amaç da karşı tarafın noktalarını kesintisiz noktalarınızla hapsetmek. Oyun bize göre çok eğlenceliydi, hem uzun soluklu bir oyun hem de strateji kasmayı gerektiriyordu, kuralları da çok basitti. Lisede Ankara'da o zamanlar bizim çok sevdiğimiz bir kafede bir oyun gördük. Satranç tahtasına benzer bi tahtasi bir de siyah ve beyaz bir sürü yassı yuvarlak taşları vardı.  Talimatında adına Go diyordu ve talimatlar bizim nokta oyunuyla neredeyse aynıydı. Tabi başladık oynamaya. Bir gün yan masadan biri atladı kuralları yanlış biliyorsunuz, ben Hacettepe Go Kulübü üyesiyim falan, neyse bize oyunun kurallarını, karşı tarafı tuzağa düşürmeyi herşeyi o gün öğretti.  O yıllardan sonra araya üniversite girince bir daha oynamadım, haliyle de kuralları unuttum. Daha sonra benimle go oynayabilecek birini bulunca yeniden başlamaya karar verdim. Başlangıç için de Gülçin Çakır'ın Yeni başlayanlar için Go kitabını alıp okudum. Kitap gerçekten de çok güzel. Kuralları ve tuzağa düşürme yöntemlerini güzel anlatıyor. Tavsiye ederim. Bu arada Go için henüz bilgisayara karşı oynayabileceğiniz bir program geliştirilememiş, çünkü çok fazla hamle kombinasyonu var. Yani bu oyunu karşınıza bir arkadaşınızı alıp, masanıza tahtanızı koyarak muhabbet ede ede oynamanız gerekli...
Go oyunundan sonra Tangram'dan bahsedeceğim. Tangram bir karenin 7 geometrik parçaya bölünmesiyle elde edilen, tüm parçaların yeni bir şekil üretmek üzere kullanıldığı bir oyun ya da sanat artık size göre neyse o. Benim burada kendi tangramımla yaptığım kuşu görebilirsiniz. Renkli şablonu da yanında, aslında orjinal şablonlar tilkide olduğu gibi parçalar arası sınırların belli olmadığı şeklin tüm olarak göründüğü şablonlardır. Tangramı her türlü malzemeden yapabilirsiniz. Ben renkli kağıtlardan yaptım, siz tek renk de yapabilirsiniz. Bu arada 7 farklı renk kullanarak yaptığım tangram sonunda 7 tangram oluştu. Ben de kalan 6 tanesini  hediye ettim. İnternette ya da kitaplarda çok farklı figürler bulabilirsiniz, bazılarını yapmak gerçekten çok kolay değil, ama sonuçta hoş vakit geçirebileceğiniz bir aktivite. Umarım sevmişsinizdir. 
Şimdi gelelim Origamiye. Sanırım bu 3 oyundan bizde en yaygın olanı origamidir. Origami kağıt katlama sanatıdır. Kağıt, tek bir kare parçadan oluşmalı ve kuralları gereği kesiklere ya da yapıştırmaya izin vermiyor. Aslında zor bir hobi. Biraz el becerisi, biraz sabır ve istek gerekli. Ama sonuçta ortaya çok güzel figürler çıkıyor. Kağıt katlama için bazı temel teknikler var, onları öğrenirseniz işiniz daha da kolaylaşır. Yıllar önce cadılar bayramı arifesinde bir arkadaşımla origami balkabağı yapmaya karar verdik. Sanırım sabaha kadar uğraşmıştık, muhtemelen çok zor bir figür seçmiştik ama değmişti. Origami tavşan yapmak için de örnek bir şablon deneme yapmak isteyenler için...
 Son bir kaç yıldır piyasada origami takvimleri görüyorum. Her günün sayfası aslında bir origami şablonu. Hergün bir origami yapıyorsunuz. Fikir çok hoşuma gitti, belki 2014 için kendime hediye alabilirim...


27 Kasım 2013 Çarşamba

Kırmızı Şarabın Yanına...

Kırmızı şarabı gerçekten çok severim. Eminim benim gibi kırmızı şarap severlerin kendine göre şarabın yanına hazırladıkları favori yiyecekleri de vardır. Ben benimkileri sizinle paylaşmak istedim. Öncelikle peyniri çok sevdiğimi belirtmek isterim, hazırladıklarımın çoğunda peynir bulunuyor. 
Leona kalecik karasının yanındaki  tabakta Ümit marka sütlü yaprak galeta üzerine İzmir tulum peyniri koydum. Gerçekten çok lezzetli oldu, kırmızı üzümle de tatları çok yakıştı. 
Bir ara peynir yapmaya heveslenmiştim ama henüz deneme aşamasına geçemedim. Çok severek aldığım Tütkiye'nin Peyniri adlı kitapta çok hoşuma giden bir fotoğraf vardı. Ben de o fotoğrafı hayata geçirdim. Nasıl yapılacağıyla ilgili bir tarif yoktu, kendi kendime denedim ve bence oldu. Kendi tarifimi sizinle paylaşacağım.Tarifteki ana malzememizden biri ceviz. içi. Ama cevizlerin ikiye bölünmüş olması gerekli. Daha fazla kırılmışsa şekil vermek çok zor oluyor. O yüzden alırken cevizin parçalara bölünmemiş olmasına dikkat edin. Diğer malzememiz ise peynir. Kitaptaki resme baktığımda en uygununun yağlı koyun peyniri olduğuna karar verdim. Çünkü hem lezzetli hem de yumuşak kıvamlı bir peynir. 2 yarım parçalı cevizi birleştirip etrafını da yağlı koyun peynirini hamur haline getirip peynirle kapladım. Hepsi bu kadar. Peynir çok yumuşak olduğu için hemen şekil alıyor. Hem çok lezzetli hem de çok estetik bir meze oldu. 
Son olarak da klasik meyve salatası tarifini vereceğim. İçerisinde ekşi yeşil elma, armut, nektarin, kırmızı erik ve kırmızı üzüm var. Fotoğraftaki gibi sunabilirsiniz. Kırmızı şarapla meyveler de çok uyumlu oluyor. Afiyet olsun...

Puzzle Part 2- Yapım Aşamaları

Artık puzzle seçimini hallettiğimize göre sırada yapım aşamaları var. Puzzle almaya gittiğinizde eminim puzzla halılarını görmüşsünüzdür. Genelde yeşil renkli rulo şeklinde olurlar. Ben bu halıları çok pratik buluyorum çünkü puzzla yapmadığınız zamanlarda nereye koyacağınız dert oluyor. Bu halılardan alırsanız puzzleınızı halıyla birlikte rulo yapıp kaldırabilirsiniz. Fotoğrafta benim puzzleımın altında pembe birşey görüyorsunuz. O gördüğünüz strafor benzeri bir malzeme. Yapı marketlerde bulunuyor. Ben onu kullanmayı tercih ettim, puzzleımı yapmadığım zamanlarda onu da alıp başka bir yere kaldırabiliyorum. Siz de halıya para vermek istemiyorsanız kendi yaratıcı çözümlerinizi kullanabilirsiniz.
Yapım aşamalarına geri dönelim. Fotoğrafta göreceğiniz gibi ilk önce çerçeveyi bitirin. Çerçeve parçalarında bir kenar düzdür, bu şekilde tüm parçaları kutudan ayırıp hızlı bir şekilde çerçeveyi bitirebilirsiniz. Daha sonra kolay kısımlardan başlamanızı tavsiye ederim. Ben buradaki puzzleda kız çocuğuna yöneldim, kutuda beyaz renkler çoğunlukla kızın kıyafetinde olduğu için beyazları ayırdım ve bununla başladım. Daha sonra yüze geçtim. Buradan da sepete yönelmeyi planlıyorum. Siz istediğiniz yerden devam etmeyi seçebilirsiniz. Sanırım mantık anlaşılmıştır. Koyduğunuz parçaların uygun olup olmadığından şüpheye düşerseniz, iki parçayı elinize alıp ters çevirin orada renkler yoktur. Bu sayede parçaların uygunluğunu, boşluk ya da çıkıntıların kalıp kalmadığını kontrol edebilirsiniz. Ama dediğim gibi bu markada böyle dertleriniz pek olmayacak.
Puzzle yaparken herkesin eminim çok kortuğu şey parça kaybetmektir. Eğer başınıza böyle bir olay gelirse üreticiyle irtibata geçebiliyorsunuz, belli bir ücret karşılığında parçanıza kavuşabilirsiniz. Benim başıma da geldi. 1500 parçalık başka bir puzzle yapıyordum ve bir parçam kaybolmuştu. Üretici firmayla irtibata geçmeye üşendiğim için o parçayı kendim yapmaya karar verdim. Yine yağlı boya bir tabloydu, kaybolan parça da karışık renkli bir yerdeydi. Ben de o parçanın şeklinde bir karton kesip, suluboyayla benzer renklere boyadım ve bütün içerisinde tamamen kayboldu. Siz de kaybolan parçanız uygun bir parçaysa bu tür çözümler üretebilirsiniz. 
Şimdi puzzleınızı bitirdiğinizi ve manzara karşısında memnun kaldığınızı, artık duvara asmak istediğinizi varsayalım. Ancak parçalar, puzzleı taşımak istediğinizde dağılacak gibi, ne yapacağınızı bilmiyorsunuz. Bu aşamada hemen puzzle yapıştırıcıları devreye giriyor. Yapıştırmak gerçekten çok kolay. Puzzleın üzerine yapıştırıcının kullanım talimatına göre yapıştırıcıyı sürüyorsunuz. Buradaki mantık; yapıştırıcının parça aralarına girerek parçaları birbirine yapıştırması ve bunu yaparken de yüzeyde herhangi bir kalıntı bırakmamasıdır. Siz de böylece puzzleınızı tek parça olarak istediğiniz yere taşıyabiliyorsunuz. 
Yapıştırma işleminden sonra geriye çerçeveletmek kalıyor. Bu aşamada istediğiniz çerçeveyi seçip puzzleınızı duvarınıza asabilirsiniz. Burada söyleyebileceğim bir ayrıntı var ki bence çok önemli bir ayrıntı. Özellikle büyük bir puzzle yaptıysanız, duvarda asılı olduğunda yansıma yapma ihtimali çok yüksek, yani aldığı güneşe ya da lambanın konumuna göre duvardaki puzzleınızın bir kısmını yansımadan dolayı göremeyebilirsiniz. Bunu önlemek için çerçeve camı olarak parlamayan malzemeleri tercih edebilirsiniz.
Sanırım atladığım bir nokta kalmadı, umarım puzzle severler ve yeni başlayanlar için faydalı olmuştur. Ben de bir an önce resimde görmüş olduğunuz yarım puzzleımı bitirip burada paylaşırım...



Deniz Kestaneleri

Deniz kestanelerine bayılırım. Bir dönem balık çiftliğinde çalışıyordum. İlk defa orada deniz kestanelerinin iç iskeletlerinin ne kadar güzel göründüğünü anladım. Deniz kestaneleri ayrıca çok değerli  protein kaynağı. Türkiye'de çok sık tüketilmese bile yurtdışında bir çok restorantta rastlayabilirsiniz. Henüz ben de yemedim ama ilk fırsatta deneyeceğim.
Denizkestaneleriyle ilgili paylaşmak istediğim konu ise deniz kestanesi iskeleti çıkarma. Bu işlem  için gerekli malzemeler:
  • Deniz kestanesi
  • 1 ölçek çamaşır suyu (Sodyum Hipoklorit)
  • 2 Ölçek su
  • Uygun bir kap 

Bir kabın içerisine deniz kestanelerini doldurun. Sonra 1 ölçek çamaşır suyuyla 2 ölçek suyu karıştırın. Bu karışımı deniz kestanelerinin tamamını örtecek şekilde kaba doldurun. Daha sonra yapmanız gereken tek şey beklemek. Ben bir gece kadar bekliyorum. Ertesi gün bütün kestanelerin dikenleri dökülmüş oluyor. Kestanenin içorganlarını da yıkayarak temizleyin. Geriye sadece dekoratif iç iskeletler kalıyor. Yalnız yıkama sırasında dikkatli olmak gerekli çünkü iskeletleri çok kırılgan. Tamamı kalsiyum karbonattan oluşuyor. Bu verdiğim tarif yerine kestaneleri güneşte uzun bir süre bırakırsanız da aynı sonucu alabilirsiniz. Sahilde gezerken bazen deniz kestanesi iskeletlerini bulabilirsiniz. Bunlar da kendi kendilerine kurumuşlardır. Fotoğraflarda gördükleriniz benim ege sahillerinden  topladıklarım. Yeşil ya da pembe renkli çıkıyorlar, ama ilk başta ne renk olacakları belli olmuyor. İşlem sonunda süpriz oluyor size.  Toplarken ellerinize dikkat edin çünkü dikenlerini elinize batırabilirsiniz. Nazikçe tutarsanız hiçbir şey olmaz. Anlattığım gibi çok kırılgan iskeletleri var ve kendilerini hertürlü tehlikeden uzak tutmaları gerekli, bunu da dikenleriyle sağlıyorlar.



25 Kasım 2013 Pazartesi

Puzzle Part1- Seçim Aşamaları

Puzzle yapmak çok zor gibi görünse de gerçekten çok zevkli bir uğraş, birkere başladınız mı bir bakmışsınız evinizin duvarları artan ebatlarıyla boy boy puzzlelarla dolmuş. Hiç puzzle yapmayanlar için kılavuz niteliğinde bir kaç deneyimimi  paylaşmak niyetindeyim. Puzzle dünyasına adım atmaya karar verdiğinizde satın almak amacıyla bir dükkana girersiniz. Boy boy, marka marka puzzle ile ve bunların yan ürünleriyle karşılaşırsınız. Elbette ilk aklınıza gelen en güzel resmi seçmek olur. Bu gerçekten de çok önemli, hatta puzzle yapma amacınız. Ancak bu hobiye ilk defa başlıyorsanız bir kaç kıstasa dikkat etmenizde fayda var, yoksa evinizde yer kaplayan, gördükçe şunu da bir bitiremedim diyeceğiniz bir kutunuz olur. Öncelikle 500 en kötü ihtimalle 1000 parçalık puzzlelardan almalısınız, yoksa ilk deneyim için sıkılabilirsiniz. Puzzleların ebatları parça boyutlarıyla doğru orantılıdır ve her puzzle kutusundan aynı ebatlarda parçalar çıkar. Yani 1000 parçalık bir puzzle 500 parçalık puzzlea göre 2 katı kadar büyüktür. Part 2- Yapım Aşamaları yazımdaki paylaştığım resimde 1500 parçalık bir puzzleın ne kadar yer kaplayacağını anlayabilirsiniz. Resimdeki puzzle Ravensburger marka 60cm x 84cm ebatlarında. Ancak her 1500 parçalık puzzle aynı ölçülerde olmayabilir. Yani 60x84 yaklaşık yarım metrekare kadardır. Yarım metre kareye denk gelen farklı en boy kombinasyonlarıyla nadir de olsa karşılaşabilirsiniz. 
Puzzle seçiminde parça sayısı kadar önemli hatta daha önemli bir başka kıstas ise puzzleın zorluk derecesi. Zorluk derecesi aslında benim kendi kendime uydurduğum bir kıstas, çünkü bunun herhangi bir ölçütünü henüz görmedim. Aslında kutuların üzerinde zorluk derecelerini belirten işaretler olsa hoş olabilirmiş. Neyse konumuza dönelim. Benim zorluk kıstasım puzzleda yer alan soyut figürlerin çokluğu. Soyut figürleri bir çiçek bahçesi ya da dümdüz renkleri olan bir kıyafet bölümü gibi o kısımları yaparken size yol gösterecek ayrımların çok az olması olarak tanımlayabiliriz.Örneğin kutudaki resmi düşünürsek arka fondaki bitki karmaşası puzzleın zorluk derecesini artırıyor; ancak yüzlerin bulunduğu kısımlar oldukça kolay. 
Puzzle seçimindeki ebat ve zorluk kısımlarını atlattıktan sonra geriye kalite kalıyor. Kalite ile ilgili olarak piyasadaki her markayı henüz denemedim, ama tahmin ettiğiniz üzere Ravensburger'ı tavsiye edeceğim. Ravensburger'ı Educa ile karşılaştırma fırsatım oldu. Kesinlikle açık ara farkla Educa'yı geride bıraktı. Educa parçaları Ravensburger kadar size tamam bu parça buraya ait dedirtmiyor, Ravensburger'de böyle bir ikileme düşmüyorsunuz. Bunun dışında Educa'da bazı parçalarda geniş kesimler var; bu parçalar teknik olarak düşündüğünüzde puzzleda sağlamlığı sekteye uğratıyor. Aslında yapıştırıcı kullanacağımız için devede kulak kalacak ancak yine de bence kaliteden taviz vermek demek.