22 Eylül 2014 Pazartesi

Çin Çay Seramonisi

Çayı ne kadar çok sevdiğimi "Çay" yazımdan da anlamışsınızdır. Elimden geldiğince bulabildiğim farklı çayları tatmaya çalışıyorum. İzmir'de Tea&Pot Cafe adlı çok sevimli bir çay evi açıldı. Ben de oradaki değişik çayları deneme fırsatı buldum. İçlerinden en çok oolong çayını beğendim. Tea&Pod'da buradaki  çaylarıı satın alıp evinizde de içebiliyorsunuz, ancak fiyatları biraz tuzlu. İzmir'de Tea&Pot Cafe'den bir kare...




Geçenlerde çok sevdiğim bir arkadaşım Çin'e gitti.Çin'de çay kültürünün çok önemli olduğunu zaten biliyordum, bir de üzerine Sharlock Holmes dizisindeki bir bölümde müzedeki kızın çin çay seramonisi sahnesini görünce çok hoşuma gitti. Çay Seramonisini çok seven başka bir arkadaşım da 3 ayaklı, ağzında para tutan bir kurbağanın da bu seramoni de yer aldığını anlatmıştı. Ben de seramonimin tam olması için tüm bu bilgileri Çin'e giden arkadaşıma bir çok fotoğrafla anlattım. Çin'den döndüğünde oolong çayı, çin çay seramoni seti, 3 ayaklı ağzında para tutan kurbağa ve suya atınca çiçek açan çaylardan getirdi. Oolong çayı ve suya atınca çiçek açan çaylarımın fotoğrafını da paylaşıyorum.






Getirdiği oolong çayı bir tam yaprağın top haline getirilip üzerinin ginsengle kaplanmasıyla hazırlanmış. Bir bardağa bu toplardan 2-3 adet atmanız yeterli. Gerçekten çok lezzetli bir çay. Camellia Sinensis bitkisinin yapraklarından üretilen oolong çayının tek farkı yapraklarının yeşil çaydan daha çok, siyah çaydan daha az fermantasyona uğramasıdır. Okuduğum bir çok kaynakta bu çayın yararlarından bahsediliyor, ancak ben yazılanlarda çok fazla tutarsızlık gördüm hepsinde ortak olarak kolesterolü düşürdüğünden ve kilo verdirttiğinden bahsediyordu, geri kalanların doğruluğundan emin değilim. Şimdi gelelim seramoniye. Seramoni seti 4 küçük çay bardağı, bir demlik ve demlik ve çay bardaklarının üzerinde durduğu, delikleri bulunan ve altında bu deliklerden akan çayları toplamaya yarayan bir hazneden oluşuyor. Sete ek olarak demlik temizleme ve çay bardaklarını tutmaya yarayan aparatlar ve çay koyma kaşığı gibi malzemelerin bulunduğu bir başka set daha var. Tüm bunların yanın da 3 ayaklı şans kurbağası var. Fotoğraflarda seramoni yaparken çektiğim fotoğrafları görebilirsiniz. Seramoni setinin yapıldığı malzeme farklı bir tür porselen ve kilden oluşuyor. Çin çay seramonisini Çin'e giden arkadaşıma Çin'de uygulamalı olarak anlatmışlar ben de ondan öğrendiğim gibi uyguladım. Demliğe ilk önce çay yapraklarını koyuyorsunuz. Kaynamış ve bir kaç dakika dinlenmiş suyu demliğe koyun. Bir kaç dakika bekledikten sonra tüm seti bu çayla yıkıyorsunuz. Seramoni porseleni çayla yıkandıkça değerleniyor ve bakımı yapılmış oluyor. İkinci kez sıcak suyu demliğe döküp tekrar çayın demlenmesi için bekliyorsunuz ve tüm çay fincanlarını bu çayla doldurup içiyorsunuz. Bende 4 fincan vardı 2 arkadaşımla seramoniyi gerçekleştirdik. Çay fincanının büyüklüğü iki üç yudumluk, bir demlikten bu şekilde 2'şer fincan çıkıyor. Seramoniye 10 demlemeye kadar devam edilebilir.Bir süre sonra acı bir tat almaya başlıyorsunuz. Bu noktada çay yapraklarının ömrü bitiyor. Son demlikteki çayı tüm seti yıkamak için kullanıyorsunuz. Yani sete normal su ve deterjan değmemeli. Toplama haznesinde kalan çayları da Çinli kadınlar ciltlerini temizlemek için kullanırlarmış. Bu seramoninin mantığı çay yapraklarının su içinde uzun süreler beklememesinde yatıyor. Demliğe koyduğunuz çay demlendikten sonra demlikteki çay tamamen boşaltılıyor ve çay yaprakları bir sonraki demlemeye kadar kuru kalıyor. Evde oolong çayını sürekli seramoni halinde içmiyorum tabi. Ben bir fincana 3-4 yaprak atıp demlenmesini bekleyip, demlenince yapraklarını sudan çıkarıyorum. İkinci bardağı içmek istediğimde ancak en fazla bir kaç saat içinde tekrar bu yaprakları kullanıyorum. Diğer bir yöntem ise cam demliğe bardağımın hacmi kadar su koyup, ikinci içime kadar yaprakları kuru tutuyorum.






14 Eylül 2014 Pazar

Düzensizliğe bir Düzen ve Turfanda Karşıtı Konserveler










Bugün 14 Eylül Pazar. Eylülün ortası, sonbaharın kendini inceden hissettirmeye başladığı günler.  Yazın eğlence odaklı, çalışmadan kaytarmalı günleri de geride kalıyor. Artık aradığım insanları yerlerinde bulabileceğim. Tatil günleri geride kalıyor, tatil planlarıyla geçen verimsiz iş günleri de. Ayaklara özgürlüğe de son, açık ayakkabı giymek artık hava uygun olsa bile uygunsuz kaçacak.  İnsana bir düzen hissi de geliyor. Yaz boyu askıya alınan zorlu işler için planlar yapmaya başlıyorum. Düşüncelerimi de hizaya sokmaya başladım. Kilo almışım, yazın rehavetiyle yediklerim yaramış, stres azalmış, ama bir düzensizlik hissi hep oradaymış gibi. Düzen ve disiplin geri geliyor. Üşümeme, hasta olmama disiplini geri geliyor. Kıyafetler daha özenli, yıka ve çık, ne bulursan giy özgürlüğü bitti. Farkında olmadan düşen yapraklarla kışı ne kadar çok özlediğimi hatırlıyorum. Güneş gidiyor, gün azaldı, uzun akşam çalışmaları geri geliyor. Verimli olma isteği geliyor, üretme, ürettiğinden memnun olma, kısa günlere uzun işler sığdırma hepsi geri geliyor. Doğa da öyle, şu an en verimli ürünleri alıyoruz, yaz ürünleri ucuz ve bol. Ağaçlar ürettiklerini olgunlaştırma çabasında hepsini ürüne çeviriyor. Şehir hayatında farkında değiliz belki ama, doğa şu an  maksimum verimde. Bütün kış benim aksime dinlenecek. Şu an sanırım yapılacak en iyi şey ağustos böceği karınca hikayesinde olduğu gibi, çalışmak. Eylül ortası karıncaya göre belki biraz geç ama bizim için tam zamanı. Pazarlara gitme zamanı, ucuz ürün alıp onları dönüştürme zamanı. Kırmızı biber maksimum üründe. Barbunya, bamya, patlıcan, domates, biber, meyveler... Kısacası şu an tam reçel, konserve, turşu  ve buzlukta saklama zamanı. Turfandaya karşı duruşumuzu netleştirme zamanı. Kışın ihtiyacınız olanı doğanın şu an maksimize ettikleriyle karşılama, fazla yaz ürünlerini kışa saklama zamanı, kısacası herkes için çalışma zamanı geldi.
                           

Ufak bir konserve yapımı tarifi verip bitiriyorum, ev yapımı konserve aslında hassas bir konu, ama ben taraftarıyım. Bir biyolog olarak da onaylıyorum. Konserve kelimesi ingilizcede conserve kelimesinden geliyor yani muhafaza etmek. Biz de muhafaza edeceğiz, ama ederken mikroorganizmalardan arındırmamız gerekli. Bunun için metal ve sızdırmaz kapaklı cam kavanozlar kullanacağız. İçine konserve edeceklerinizi koyun, örneğin doğranmış ve pişirilmiş domates ve biber. Kavanoza doldurun sıkıca kapatın kapağını. Düdüklü tencereye kavanozları temiz bir beze sarıp koyun ki birbirlerine çarpıp kırılmasınlar. Düdüklü tencerenin içine de su koyun alabildiği kadar. Daha sonra düdüğü çıktıktan sonra 15-20  dk pişirin. Çıktığında steril kavanozlarınızı elde etmiş alacaksınız, bu şekilde 1 yıl  oda sıcaklığında muhafaza edebilirsiniz. Burada yaptığımız işlem yüksek ısıyla bakterileri öldürmek, böylece bozulmayı önlemiş oluyoruz. Laboratuvarlarda da sterilizasyon için otoklav dediğimiz, 121 C°'de 15 dakika buharlı sterilizatörler kullanılıyor.  İstediğiniz herşeyi 121 C°'ye dayandığı sürece bu otoklavlarda sterilize edebilirsiniz. Düdüklü tencereler otoklavların  ilkel halleri olarak düşünebilirsiniz. 121 C°'ye çıkıp çıkmadıklarını bilemezsiniz, ama basınçlı oldukları için suyun kaynama noktası olan 100 C°'den fazla sıcaklığa çıktıklarını biliyoruz. Bu da mikroorganizmalardan özellikle bakterilerden kurtulmak için hiç de fena bir sıcaklık değil. Herkese mutlu ve verimli bir kış dileğiyle...