14 Eylül 2014 Pazar

Düzensizliğe bir Düzen ve Turfanda Karşıtı Konserveler










Bugün 14 Eylül Pazar. Eylülün ortası, sonbaharın kendini inceden hissettirmeye başladığı günler.  Yazın eğlence odaklı, çalışmadan kaytarmalı günleri de geride kalıyor. Artık aradığım insanları yerlerinde bulabileceğim. Tatil günleri geride kalıyor, tatil planlarıyla geçen verimsiz iş günleri de. Ayaklara özgürlüğe de son, açık ayakkabı giymek artık hava uygun olsa bile uygunsuz kaçacak.  İnsana bir düzen hissi de geliyor. Yaz boyu askıya alınan zorlu işler için planlar yapmaya başlıyorum. Düşüncelerimi de hizaya sokmaya başladım. Kilo almışım, yazın rehavetiyle yediklerim yaramış, stres azalmış, ama bir düzensizlik hissi hep oradaymış gibi. Düzen ve disiplin geri geliyor. Üşümeme, hasta olmama disiplini geri geliyor. Kıyafetler daha özenli, yıka ve çık, ne bulursan giy özgürlüğü bitti. Farkında olmadan düşen yapraklarla kışı ne kadar çok özlediğimi hatırlıyorum. Güneş gidiyor, gün azaldı, uzun akşam çalışmaları geri geliyor. Verimli olma isteği geliyor, üretme, ürettiğinden memnun olma, kısa günlere uzun işler sığdırma hepsi geri geliyor. Doğa da öyle, şu an en verimli ürünleri alıyoruz, yaz ürünleri ucuz ve bol. Ağaçlar ürettiklerini olgunlaştırma çabasında hepsini ürüne çeviriyor. Şehir hayatında farkında değiliz belki ama, doğa şu an  maksimum verimde. Bütün kış benim aksime dinlenecek. Şu an sanırım yapılacak en iyi şey ağustos böceği karınca hikayesinde olduğu gibi, çalışmak. Eylül ortası karıncaya göre belki biraz geç ama bizim için tam zamanı. Pazarlara gitme zamanı, ucuz ürün alıp onları dönüştürme zamanı. Kırmızı biber maksimum üründe. Barbunya, bamya, patlıcan, domates, biber, meyveler... Kısacası şu an tam reçel, konserve, turşu  ve buzlukta saklama zamanı. Turfandaya karşı duruşumuzu netleştirme zamanı. Kışın ihtiyacınız olanı doğanın şu an maksimize ettikleriyle karşılama, fazla yaz ürünlerini kışa saklama zamanı, kısacası herkes için çalışma zamanı geldi.
                           

Ufak bir konserve yapımı tarifi verip bitiriyorum, ev yapımı konserve aslında hassas bir konu, ama ben taraftarıyım. Bir biyolog olarak da onaylıyorum. Konserve kelimesi ingilizcede conserve kelimesinden geliyor yani muhafaza etmek. Biz de muhafaza edeceğiz, ama ederken mikroorganizmalardan arındırmamız gerekli. Bunun için metal ve sızdırmaz kapaklı cam kavanozlar kullanacağız. İçine konserve edeceklerinizi koyun, örneğin doğranmış ve pişirilmiş domates ve biber. Kavanoza doldurun sıkıca kapatın kapağını. Düdüklü tencereye kavanozları temiz bir beze sarıp koyun ki birbirlerine çarpıp kırılmasınlar. Düdüklü tencerenin içine de su koyun alabildiği kadar. Daha sonra düdüğü çıktıktan sonra 15-20  dk pişirin. Çıktığında steril kavanozlarınızı elde etmiş alacaksınız, bu şekilde 1 yıl  oda sıcaklığında muhafaza edebilirsiniz. Burada yaptığımız işlem yüksek ısıyla bakterileri öldürmek, böylece bozulmayı önlemiş oluyoruz. Laboratuvarlarda da sterilizasyon için otoklav dediğimiz, 121 C°'de 15 dakika buharlı sterilizatörler kullanılıyor.  İstediğiniz herşeyi 121 C°'ye dayandığı sürece bu otoklavlarda sterilize edebilirsiniz. Düdüklü tencereler otoklavların  ilkel halleri olarak düşünebilirsiniz. 121 C°'ye çıkıp çıkmadıklarını bilemezsiniz, ama basınçlı oldukları için suyun kaynama noktası olan 100 C°'den fazla sıcaklığa çıktıklarını biliyoruz. Bu da mikroorganizmalardan özellikle bakterilerden kurtulmak için hiç de fena bir sıcaklık değil. Herkese mutlu ve verimli bir kış dileğiyle...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder