24 Aralık 2013 Salı

Umberto Eco

Bana göre yaşayan son ünlü düşünürlerden. Hatta ileri gidiyorum, Dostoyevski bize ne ifade ediyorsa Umberto Eco da yıllar sonra gelecek nesiller için aynı kefede olacak. Umberto Eco hakkında Wikipedia lafları etmek istemiyorum ama o bir İtalyan, yazar, düşünür, göstergebilimci, akademisyen, ortaçağ uzmanı vs...Gösterge bilimin ne olduğunu ilk defa Umberto Eco'dan öğrendim. Ortaçağ tutkum da tamamen onun sayesinde oluştu.
Sanırım okuduğum ilk kitabı "Baudolino"'ydu. Ortaçağda geçen kitapta başkahraman Baudolino hikayeyi kendi gözünden anlatır. Aslında kitap fantastik bir kitap değil, ama fantastik severlerin de sevebileceği başkahramanın duyduğu bir dili hemen öğrenebilmesi gibi fantastik öğeleri de var. Kitapta Konstantinopolis severleri de heyecanlandırabilecek kısımlar var. Bu kitap bence Umberto Eco'nun tarzını çok güzel ortaya koyuyor,  merak edenlere duyurulur. 
Umberto Eco sanırım benim şu hayatta tanışmayı istediğim tek ünlü. Ona gidip "merhaba ben çok fena hayranınızım hemen hemen her kitabınızı okudum, harikasınız demek istiyorum." Sanırım iki yıl önce İstanbul'a gelmiş ama haberim olmadı. İtalya'ya gidip onu görmek de planlarım arasında. Hatta İtalyanca öğrenip kitaplarında kendi dilinde okumayı da çok isterdim. Aslında Şadan Karadeniz Umberto Eco'nun kitaplarının çevirisini mükemmel derecede anlaşılır olarak yazıyor. Hatta çoğu çevirilerinde Türkçe çevirinin yetersiz kaldığını düşündüğü zamanlarda okuyucuya notları da oluyor. Bu sayede kitapları orjinal dillerinde okuyamamamın eksikliğini daha az hissettiriyor. Buradan kendisine de emeği için saygılar, sevgiler...
Umberto Eco sanırım Türkiye'de en çok "Gülün Adı"'yla tanınıyor, muhtemelen kitap, aynı adlı filme konu olduğu için. Film gerçekten de çok güzel, başrolünde Sean Connery var. Film kitabın atmosferini kesinlikle çok iyi yansıtmış, şiddetle tavsiye ederim. Ben önce kitabını okuyup sonra filmi izlemiştim. Şimdi düşününce sanırım sıralamayı doğru yapmışım. Film kitabın birebir aynısı değil, senaryosunda kitaptan farklı, izleyici için daha çarpıcı sahneler var. Beni çok rahatsız etmedi bu değişiklikler, bu konuya başka bir yazımda yüksek miktarda spoiler vererek değineceğim.
Benim için Umberto Eco'nun bu kadar önemli olmasını sağlayan kitabından bahsedeceğim. Adı "Foucault  Sarkacı"  (Fuko olarak okunuyor). Kitabın konusu çok sürükleyici, günümüzde geçiyor. Başkahraman Casaubon'un başından geçenler anlatılıyor. Kitabı okumak tamamen kendinize bir meydan okumak. Kitabın arkasında uzun bir sözlüğü var, çok fazla miktarda kavram ve yeni kelime içeren kitap başlı başına entellektüel bir yığın. Bu şekilde tasvir etmek istemezdim ama kitabı anlamak için iki kez okudum. (Hayatımda başka hiçbir kitabı iki kez okumam diyordum ama Gülün Adını da geçenlerde filmini izlemeden önce hatırlamak için ve tabi kitap çok güzel olduğu için ikinci kez okudum.) Kitabın sonunda Şadan Karadeniz'in de eklemeleri var. Bu kitapta Umberto Eco'nun harika dil oyunlarıyla kitap çok zevkli bir hale geliyor. Bir tanesini örneklemeden geçemeyeceğim. Shakespeare= Shake Spear ( Mızrak sallayan). Bu arada bu dil oyunlarından bahsetmişken kitabın aslında neden bu kadar ağır olduğuna değinmek istiyorum. Kitap aslında gizemcilik üzerine kurulu. Sürekli aklınızda sorularla okuyorsunuz. Ortaçağın karanlık dehlizlerindeki bütün inançlar, büyüler, dinler, tarikatlar, Tapınak Şovalyeleri, İsa'nın kutsal kasesi, Gülhaçlar, Simya, Homunkulus, Kabala ve bir sürü komplo teorisinden haberdar oluyorsunuz. Kesinlikle ufkunuzu açacak bir kitap.
Umberto Eco'nun roman olmayan kitapları de var. İçlerinden sanırım "Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın" en ilgi çekici olanı.  Bu kitabında Umberto Eco'ya başka bir yazar Jean-Claude Carriere katılıyor ve kitap diyalog halinde geçiyor. Kitap şahane fikirleri barındıran, özellikle bir gün elektrik giderse sanat ve kültüre ait, basılı kitaplar haricinde elimizde hiçbir şeyin kalmayacağı teması üzerine kurulmuş diyaloglardan oluşuyor. İnanılmaz zeka kokan bu kitabı da yine şiddetle tavsiye ediyorum. Parodi severler içinse "Somon Balığıyla Yolculuk", Eco'nun gündelik hayattaki bir çok şeyle nasıl dalga geçtiğini merak edenler için çok keyifli bir kitap. 
"Güzelliğin Tarihi" ve "Çirkinliğin Tarihi" adlı iki kitabı ise Umberto Eco'nun gösterge bilimine göz kırpmalarından. Özellikle Çirkinliğin Tarihi çok ilginç bir kitap.
En son romanı "Prag Mezarlığı'"nı ise çok merakla okudum. Kitap yine Eco'ya özgü bir kitap olmuş; ancak nedense kitapla ilgili beklentim biraz yükseklerde kaldı. Yine de o muhteşem ortaçağ atmosferi ve muhteşem betimlemeleriyle güzel bir kitap.
 Umberto Eco'nun daha bir çok kitabı var, hepsine burada değinemedim, özellikle "Ortaçağ Estetiğinde Sanat ve Güzellik" ve "Ortaçağı Düşlemek" Umberto Eco'yu biraz daha derinden tanımak isteyenler için iki iyi deneme örneklerinden. Sanırım diğer kitaplarına göre daha az sevdiğim kitabı ise "Kraliçe Loana'nın Gizemli Alevi". Bu kitap bana herhangi bir yazarın da yazabileceği bir kitap gibi geldiği için sanırım beni diğerlerine göre daha az etkiledi. 
Sabırsızlıkla okumayı istediğim  bir diğer kitabı ise "Önceki Günün Adası". Önümüzdeki günlerde bu kitabını da okuyup hakkındaki fikirlerimi paylaşmak istiyorum.
Umarım Umberto Eco'yu biraz olsun anlatabilmişimdir. Herkese iyi okumalar...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder